1. Ortak akıl
  2. Birleşik akıl
  3. Parlamenter sistem
  4. İstişare yapılması
  5. Liyakatlı insan atamaları
  6. Planlı – programlı yönetim
  7. Hukuk ve adaletin işlemesi
  8. Hesap verebilirlik
  9. Dürüstlük
  10. Bilimsellik
  11. Şeffaflık
  12. Demokrasinin her yerde işlemesi
  13. Temel hak ve özgürlüklerin olması
  14. Bağımsızlık
  15. Analizlerin iyi yapılması
  16. Geniş katılımcılık
  17. Rekabetçi ortam
  18. Parametrelerin doğru kurgulanması
  19. Örgütlenme
  20. Organizasyon
  1. Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk.
  2. Yardım severlik.
  3. Yiğitlik, cesaret.
  4. Bilgelik
  5. Alçakgönüllülük, güvenilirlik.
  6. İyi yüreklilik, samimilik.
  7. Ölçülülük, duyarlılık.
  8. İnsanın iyiye yönelmesi.
  9. Ruhsal yetkinlik, olgunluk, kemal.
  10. İyi ve güzel olana yönelen, kötü ve çirkin olandan sakınan ve iyiliği yapmaya çalışan insan, erdemli insandır.
  1. İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak,
  2. İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak,
  3. Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,
  4. Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak,
  5. Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak,
  6. Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak,
  7. Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak,
  8. Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak,
  9. Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek,
  10. Hataları yüze vurmamak,
  11. Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir olmak,
  12. Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,
  13. Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek,
  14. Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak,
  15. Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek,
  16. İnsanların işlerini içten, gönülden ve güleryüzle yapmak,
  17. Daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek,
  18. Yaradan’dan dolayı yaratıkları hoş görmek,
  19. Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak,
  20. İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak,
  21. Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak,
  22. Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak,
  23. Allah için sevmek, Allah için nefret etmek,
  24. Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak,
  25. Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek,
  26. Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak,
  27. Kötü söz ve hareketlerden sakınmak,
  28. İçi, dışı, özü, sözü bir olmak,
  29. Hakkı korumak, hakka riayette haksızlığı önlemek,
  30. Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek,
  31. Bela ve kötülüklere sabır ve tahammüllü olmak,
  32. Müslümanlara lütufkar ve hoş sözlü olmak,
  33. Düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek,
  34. İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak,
  35. Fani dünyaya ait şeylerle övünmemek, böbürlenmemek,
  36. Yapılan iyilik ve hayırda Hakk’ın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek,
  37. Alimlerle dost olup dostlara danışmak,
  38. Her zaman her yerde yalnız Allah’a güvenmek,
  39. Örf, adet ve törelere uymak,
  40. Sır tutmak, sırları açığa vurmamak,
  41. Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak,
  42. Feragat ve fedakarlığı kendi nefsinde yapmak.

Suyun doğası bir felsefe anlatır.

Mesela dağdan akan suyu düşünün.

En az direnç gösteren yolu seçer akmak için.

Yani önüne bir kaya çıkacak olursa vazgeçmez yolundan ama onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der sufiler:

“Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın.

Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi.

O zaman ne yapar?

Birikip, çoğalıp üstünden aşar.

Yok eğer bu da olmuyorsa, sabırla kayayı damla damla delmeye başlar.

Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler.

“Sabretmek” hiçbir şey yapmadan oturmak değildir.

“Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der Şems-i Tebrizi.

Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

Su hep akar ve çalışır.

Bilir ki aktıkça temizlenir.

Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar!

Üzerine pislik birikir ve sufiler bu yüzden derler ki:

“Sen su gibi sürekli ak!

Her daim yenilen!

Her gün yenilen!

İki günün aynı olmasın hep ilerle!

Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren!”

Mesela su değişimden hiç korkmaz.

Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar.

Su, “değişimi” ne de güzel anlatır.

Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur.

Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne, yağmur olup, kar olup, yine iner yere.

Ayrıca su uyumludur.

Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın.

Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası da hiç değişmez.

Her yere her şeye uyum sağlar.

Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır.

Uyum sağlayanlar esnektir çünkü.

Değişime direnenlerse katı.

Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz.

O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur.

Teslimiyet içindedir.

Bu teslimiyet boyun eğmek değildir.

Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar.

Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.

Su berraktır, şeffaftır.

Olduğu gibidir yani.

Paylaşımcıdır.

Hep besleyicidir.

İnsanları, hayvanları, doğayı besler.

Hayatı başlatandır ve sürekli üretendir.

Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır, hayat vardır. İşte suyun bu yapısından dolayı sufiler birbirlerine;

“SU GİBİ OL AZİZİM” derler.

Alıntı

Kasım-Aralık 2020’de,

Yoğun Bakım ünitesinde,

Bıçak sırtı mesafesinde,

Araftan geçip geldim.

 

Şimdi bir yıl olmuş,

O zaman ecelimiz gelmemiş,

Her zaman teslim olmuşuz Allah’a,

Nefesimiz bitmemiş daha Dünya’da.

 

Covit-19 Pandemisi sardığında,

Aşının o zaman olmadığında,

Hijyen-maske-mesafeye uyduğumuzda,

Virüsün bulaşmasını yaşadığımızda.

 

Oksijen satürasyonunuz düşüyor,

Statin fırtınası hücrelerinizi sarıyor,

Çıplak kefenli yoğun bakımda yatıyor,

Uyuyamıyor, saniyelerce, günlerce.

 

Yoğun Bakımda yalnızsınız,

Oksijen alıyorsunuz, satürasyonunuz yükseliyor,

Steroid alıyor, fırtınadan kurtuluyor,

Kan sulandırıcıyla, pıhtı atma önleniyor,

Dua’lar, Allah’tan şifalarla,

Aylarca rehabilitasyonla uğraşıyorsunuz.

 

Bir yıl sonra,

Aralık 2021’de muhasebesini yapıyorum,

Kendimize zaman ayırmadığımızı fark ediyorum,

Boş işlerle çok uğraştığımızı görüyorum,

Teheccüt vakti-Sabah Namazı vakti kalkıyorum,

Hayatımızın Din-Bilim-Felsefeyle dengesini kuruyorum,

Tam yaşamaya çalışıyorum.

 

5 Aralık 2021 Eyüp Özeren

Bıçak sırtı bir yaşamdır.

Kefenle yatıyorsunuz, savunmasızsınız. Kefenin üzerini örten bir beyaz battaniye.

2 m2 bir alanda yaşıyorsunuz. 2 m uzunluğu, 1 m genişliği olan yataktasınız.

Yattığınız yerde; küçük-büyük tuvaletinizi yapıyorsunuz, altınıza bez bağlanıyor. Tuvalete gitme imkânınız yok.

Yattığınız yerde; yemeğinizi yiyorsunuz.

Yattığınız yerde; tüm tedavileriniz uygulanıyor.

Zile basmak, yanınıza doktor-hemşire çağırmak imkânınız yok. (Hastalar devamlı monitörize olduğu için)

Ellerinizin üzerinden damar yolları açılıyor, serumlar, ilaçlar uygulanıyor.

Oksijen tüpü bağlanıyor, maskeyle burundan oksijen veriliyor. Oksijen saturasyonunun 90’ın altına inmemesi gerekiyor.

Nöbetçi doktor geliyor, yatakta yüzükoyun yatınız diyor, oksijen saturasyonunuz bu şekilde daha yükseleceğini söylüyor. (Akciğer kapasitesini arttırmak amacyla yapılıyor)

Nöbetçi hemşire geliyor, sağa-sola dönün, sabit kalmayın diye iletiyor.

Diğer nöbetçi doktor-nöbetçi hemşire geliyor, sağa-sola dönme, ellerinin üzerindeki iğne damar yolundan çıkacak diyor, çıkıyor, her yeriniz kan içinde kalıyor.

İshal oluyorsunuz, altınız tamamen batıyor, utanıyorsunuz, hasta bakıcı ne zaman odanıza gelirse o zaman altınız temizleniyor.

Oksijen maskeniz çıkıyor, o zaman oksijen saturasyonunuzun 90’ın altına indiğini görüyorsunuz, yoğun bakım odanızın dışındaki hemşireyi takip ediyorsunuz, el hareketiyle çağırayım da oksijen maskesini burun deliklerimden tekrar taksın diye.

Sitokin fırtınasına yakalanıyorsunuz, her an ölebilirim duygusunu yaşıyorsunuz.

AKŞ ‘in 300’ün üzerine çıktığını görüyorsunuz, insülin iğneleri göbekten yapılıyor.

Tansiyonunuz, ateşiniz sürekli ölçülüp, kontrol ediliyor.

C vitamini, D vitamini I.V. veriliyor. 3.cü kuşak antibiyotik I.V. veriliyor.

Steroid sürekli veriliyor.

Kan sulandırıcı heparin iğneleri sürekli subkutan uygulanıyor.

Kolşisin tb. veriliyor.

Allah’tan en çok ne isterseniz diye insanlara soruyorum, herkesin farklı farklı cevapları oluyor. Benim cevabım Allah’ım yoğun bakımdan çıkayım, tuvaletimi tuvalette yapabileyim oluyor.

Yoğun bakımda hiç uyuyamıyorsunuz, uyumanın ne kadar büyük nimet olduğunu anlıyorsunuz. (Gece-gündüz kavramı karışıyor, uyku kalitesi bozuluyor.)

Yoğun bakımda 1 dk, 1 sene gibi geliyor size, zaman hiç geçmiyor.

Ölüme hazır mıyım diye kendinize soruyorsunuz, hazırım cevabını aldığınızda çok rahatlıyorsunuz.

Müslüman olarak ecelin değişmeyeceğine inanıyorsunuz. Ecelim gelmediyse hiçbir güç beni öldüremez diyorsunuz.

Kas zafiyetiniz oluşuyor,  taburcu olduktan sonra 10 gün izolasyonla ancak toparlanıyorsunuz.

Ahlak ilkeleri olarak; kimseyi suçlamamak-itham, kimseyi yargılamamak-infaz, insanları alaya almamak-küçümseme, gıybet etmemek-dedikodu,  haset etmemek-kıskançlık… Bunlar aklınıza geliyor, düşünüyorsunuz.

Statülerin, makamların, paraların, başkanlıkların… her türlü güçlerin yok oluyor. 180 derece farklı istikamete gidiyorsunuz. Tek gücün kalıyor, her şeyin tek sahibi Yaratıcı Allah’la bütünleşmek.

Yoğun Bakımda dokuzuncu günüm, bugün ilk defa 5-10 dakika uyumuşum, kendimi iyi hissediyorum. Yoğun bakımdan çıkacağım hissi içime doğuyor.

Yoğun bakımda son iki gün, yoğun bakımdan çıkış kriterlerini öğreniyorum. Ben bunu başaracağım diyorum.

Oksijen tüpüyle, oksijen saturasyonunuz 95-96’da 24 saat kalması gerekiyor. Son gün oksijen tüpü çıkarılıyor, oksijen maskesiyle, oksijen saturasyonunuz 90-92’de 24 saat kalması gerekiyor.

Yoğun bakımdaki onuncu günüm de, beni servise çıkaracaklarını söylediler hocalarım. Zirvede mutluluk bu olsa gerek, yoğun bakımdan hiç çıkamayacağım diye düşündüğünüz mekândan şimdi çıkıyorsunuz.

Yoğun Bakımın tüm çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun. Çok zor görevler yapıyorlar, maaşlarını kuruşuna kadar hak ediyorlar.

Yoğun Bakımdan servise çıkınca, hemen tuvalete gitmek istiyorsunuz, adımınızı attığınızda kas zafiyetinden dolayı yıkılıyorsunuz, kolunuza girilerek ancak adım atabiliyorsunuz.

Serviste banyo yapmak istiyorsunuz, yardımsız banyo yapma imkânınız mümkün değil.

Yoğun Bakımdayken, hastabakıcılar sizi temiz steril bezlerle sürekli silip, temizliyorlar.

Yoğun Bakımdayken, hastabakıcılar sizin sakal ve etek traşlarınızı dönem dönem yapıyorlar.

Yoğun Bakımdan, servisteki odanıza sizi sedye üzerinde çıkarıyorlar, servis odasında adım atmak, kanepeye oturmak kas zafiyetini azaltmak için gerekmekte.

Yoğun Bakımdan servis odasına çıkınca, odada TV var, Türkiye’de, Dünya’da ne olup bitmiş günler sonra izleyip, haberiniz oluyor.

Yoğun Bakımda yatarken, arkadaşınız dostunuz olan doktor tanıdıklarınız sizi ziyaret ediyor, parayla ölçülmez, dünya sizin oluyor.

Yoğun Bakımdaki nöbetçi doktorlara, bazı doktor arkadaşlarınız selam gönderiyorlar, çok mutlu oluyorsunuz.

Yoğun Bakım ve servisteki tedavi süreciniz tamamlandıktan sonra taburcu oluyorsunuz, evde 10 gün izolasyon süreniz başlıyor.

Yoğun Bakımda vakit namazlarını gözlerinizle kılıyorsunuz.

Evde izolasyon döneminde namazları rükulu, secdeli kılmaya çalışıyorsunuz, gücünüzün yetmediğini görüyorsunuz.

Evde izolasyonun ilk gecesinde 3-4 saat uyuyorsunuz, Allah’ım çok şükür, uyumak ne güzel bir nimetmiş diyorsunuz.

Evde 10 günlük izolasyon süresi dolduktan sonra, işinize gitmek istiyorsunuz, araba kullanabilecek gücünüz yok. Ancak birkaç gün sonra araba kullanmaya başlıyorsunuz.

Saçların uzamasıyla, pandeminin de devam etmesi, kuaföre o dönemde gidemiyorsunuz, makineyle asker tıraşı yaptırıp, hayatımda ilk defa Ecevit şapkası giymiş oldum.

Hastaneden çıktıktan sonra 10 gün süreyle kan sulandırıcı Heparin, 1 ay süreyle de 100 mg Aspirin kullanmayı hocalarımız önerdiler.

Yaşamınızı gözden geçiriyorsunuz. Bizlere şah damarımızdan daha yakın Allah’a şükrediyorsunuz. Allah’a teslim oluyorsunuz, rıza gösteriyorsunuz, şükrediyorsunuz.

12 Aralık 2020

Eyüp ÖZEREN

Her derde devadır bize.

En güzel ilaç, şifadır bize.

Ne büyük moral, motivasyon,

Her zaman huzur, mutluluk, hayadır bize.

 

Anneler hiç yorulmaz mı?

Enerjisi, gücü hiç bozulmaz mı?

En tatlı bakışla bakarak,

Şah damarımızdan akmaz mı?

 

Anneler, evlatlarını ayırmayan,

Hepsine sevgi, şefkatle bakan,

Tüm streslerini boşaltan,

Kucaklayan, sarıp sarmalayan.

 

Her an çocuklarını düşünen,

Onlarla yaşayıp, onlarla bütünleşen.

Empati değil, sempati yapan,

Anneler gibi bir varlık var mı

 

Annelerin akılları, gönül kapıları.

Annelerin anne sütü, anne kucağı.

Annelerin ahlakı, helal lokma,

Annelerin sevgi dolu yaşamı, hepsi çocuklarına.

 

Zenginlikler katar canımıza, kanımıza.

Eğitimimizin temelini atar ana yapımıza.

Yarınlar için umut tutar varlığımıza.

Nezaket, zarafet, estetik sağlar sarayımıza.

 

Erdem, donanım, bilgi sarar hayatımıza,

Pırıl pırıl nurlar saçar insanlığımıza.

 

13.05.2018

Eyüp ÖZEREN

  1. Lider; vizyon ve strateji sahibidir.
  2. Değer oluşturur.
  3. İnsanları etkiler, ilham verir, önderlik eder.
  4. Adaletli yaklaşır, adil olur.
  5. İstişare eder, çoğunluğa göre karar verir.
  6. Halka odaklanır.
  7. Takipçileri ve çekirdek ekibi vardır.
  8. Her zaman risk alır.
  9. Sürekli değişime açıktır.
  10. Kalplere hitap eder.
  11. İşlerini aklına, gönlüne ahlakına sorarak yapar.
  12. Yol, yordam gösterir.
  13. Beklentileri yükseltir.
  14. Soru sorar, sorgular.
  15. Aydın ve entelektüeldir.
  16. Karşılıksız adım atar.
  17. Kutsal bir amaca hizmet eder.
  18. Elinden geleni tam yapar.
  19. Her iki cihanın dengesini sağlar.
  20. Şah damarından yakın Yaratıcıyla her an Rabıta kurar, kaybetme korkusu yoktur.

1-Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Orta Fırat Bölümünde yer alır. İpek yolunun önemli bir geçiş noktasındadır. Nüfus 2,5 milyon, 500 bin Suriye’li misafir yaşıyor.

2-Gaziantep komşuları; Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Adıyaman, Kilis güneyinde de Suriye yer alır.

3-Gaziantep ilçeleri; Araban, İslahiye, Karkamış, Nizip, Nurdağı, Şahinbey, Şehitkamil, Oğuzeli, Yavuzeli.

4-Gaziantep Gastronomi şehri. Uluslararası Gastronomi Festivalleri yapılıyor. 400 çeşit yemek kültürü, 6000 yıllık yemek geçmişiyle Gaziantep Mutfağı, Dünya yemek kültürünün başkenti.

5-Avrupa’nın en büyük, Dünya’nın 4.cü büyük Hayvanat bahçesi Gaziantep Zooloji ve Doğa müzesi, 3 bin civarında hayvan yaşıyor. Yırtıcı hayvanlar doğal ortamlarında, insanlar kafeste gezerek bu hayvanları seyredecekler ve bu dünyada bir ilk olacak.

6-Zeugma mozaik müzesi; Çingene kızı Mozaiği (Zeugma’nın Mona Lisa’sı), Mars heykeli…

7-Uluslararası su festival’i yapılıyor. Şanlıurfa, Adıyaman ve Gaziantep de Fırat Nehri düzenlemeleri, Halfeti turları…

UNESCO Tarihi Sualtı yapıları Koruma Listesine alınmıştır.

8-Gaziantep Panorama Müzesi; Kırım’daki Sivastopol Müzesi ve İstanbul’daki 1453 Müze’sinden Dünya’nın 3.cü büyük Panorama Müzesi olacak.

9-Gaziantep Fıstık Müzesi, Bakırcılar çarşısı, Bedestenler, Kadın Şehitler Anıtı, Sanat Merkezi ,Gaziantep Kalesi, Gaziantep Tarihi Hamamları, Gaziantep Arkeoloji müzesi, Kültür Kapısı, Parkan tep Harikalar Diyarı, Dülükbaba Mesire Alanı, Alzheimer Merkezi, Yetim Koordinasyon Merkezi, Sosyal Tesisler..

10-Avrupa Şehri statüsünde İstanbul ve Ankara’dan sonra Gaziantep alıyor, 4 kriteri geçmişler, son kriteri yerine getiriyorlar. Gaziantep Belediye Başkanımız Fatma Şahin, Asya Belediyeleri Birliği Başkanlığı yapıyor. Mustafa Kemal Atatürk Gaziantep vilayeti nüfusuna kayıtlıdır..

1-  Peygamberler şehridir, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Orta Fırat Bölümünde yer alır, Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep ve Suriye ile komşudur. Nüfus 2 milyon

2-   Balıklı Göl, Halil –ür Rahman Camii, Hz. İbrahim (a.s.) doğduğu mağara.

3-   Hz. Eyüp (a.s.) Sabır Makamı, Hz. Eyyüb Camii, Şifalı Su, Kuyu

4-   Göbekli Tepe, yeryüzündeki en eski yerleşim yeri…

5-  Urfa Kalesi,

6-  Harran Ovası, Dünya’nın ilk Üniversitesi,

7-  Halfeti…

8- Şanlıurfa Müzesi,

9-  Birecik Kelaynaklar ve Fırat Nehri,

10- Selahattin Eyyubi Camii, Kızlar Sarayı, Gümrük Hanı,

1- Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle Bölümünde yer alır.

2- Nüfus 900 bin. Suriye ile sınır, Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak komşusudur.

3-  Gündüzü seyranlık, gecesi gerdanlık, derler Mardin için.

4- Mardin Taş’ın Başkentidir.

5- Mardin Hoşgörü Kenti’dir.

6 –Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Deyrul-Zafaran Manastırı, Kırklar Kilisesi, Kartal yuvası

7-Mardin Ulu Camii..

8-Şeyh Çabuk Camii..

9-Kervan ve savaş yolları üzerinde olan Mardin tarih boyunca önemli bir şehir olmuştur.

10-Hıristyanlar, Süryaniler, Yezidiler ve Müslüman’lar asırlardır medeni bir şekilde birlikte yaşamaktadırlar.

  1. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında yer alır.
  2. Batman, Muş, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl ve Mardin komşuları.
  3. Nüfusu 2 milyon,
  4. Dicle Nehri içinden geçer.
  5. 17 ilçesi var; Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Ergani, Bismil, Sur, Silvan, Çınar, Çermik, Dicle, Kulp, Hani, Lice, Eğil, Hazro, Kocaköy, Çüngüş,
  6. Diyarbakır Surlarının her yöne açılan 4 kapısı var; Mardin Kapısı, Urfa Kapısı, Su Kapısı, Harput Kapısı
  7. Ulu Camii…
  8. Dört Ayaklı Minare, Behram Paşa Camii, Diyarbakır Kalesi,
  9. Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, Sülüklü Han, Ziya Gökalp Müzesi, Sur İçi, Gazi Köşkü, Park Orman, Meryem Ana Kilisesi,  Saint George Kilisesi, Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, Suluklu Han
  10. Hz. Süleyman Camii, Sahabe Makberleri…7 Peygamber, 541 sahabe, 1 peygamber makamının bulunduğu şehri Diyarbakır…
  1. Türkiye ‘nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Orta Fırat bölümünde yer alır.
  2. Nüfus 650 bin, komşuları Malatya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Gaziantep ve Diyarbakır
  3. Dünya’nın sekiz şaheserinden olan Nemrut Dağı, UNESKO Dünya Miras Listesindedir.
  4. Dünya’nın modern altıncı harikası olan Atatürk Barajı.
  5. Cennet Irmağı olan Fırat Nehri’ne de ev sahipliği yapmaktadır.
  6. Sekiz ilçesi var; Gölbaşı, Kahta, Besni, Tutu, Gerger, Çelikhan, Samsat, Sincik.
  7. Adıyaman Kalesi, Cendere Köprüsü, Karakuş Tümülüsü,
  8. Perre Kenti…
  9. Ulu Camii…
  10. Oturakçı Pazarı, Çelikhan İçmesi, Haydaran Kaya Mezarları, ST. Paul Süryani Kilisesi…

Çanakkale, Kuzeybatı Anadolu’da, kendi adıyla anılan boğazın en dar kıyısında yer alan bir kenttir.

Merkez ilçe nüfusu 2016 yılı verilerine göre 165.517 kişidir.

Akdeniz ve Karadeniz iklim özelliklerinin etki ettiği şehrin genel havası ılıman olarak değerlendirilmektedir.

Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır.

Çanakkale şehrinin odak noktası olarak bilinen ilk kale, Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılmıştır. Kale üzerinde bulunan Fatih Sultan Mehmed’e ait yazıtın 1452′de yapıldığı sanılmaktadır.

Şehrin toprakları Osmanlı imparatorluğu ile iltifat devletleri arasında gerçekleşen ve Türk tarihinde büyük bir öneme sahip olan Çanakkale Savaşı’na sahne olmuştur.

İtilaf Kuvvetleri Çanakkale Boğazı’na yönelik girişimi, 1914’te savaş başladığı günlerde düşünülmüştür. Osmanlı savaşa girdikten sonra Boğazlar yeniden gündeme gelmiştir.

2018 Troya Yılı… Kültür ve Turizm Bakanlığı, Troya Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ne kabulünün 20’nci yılı nedeniyle 2018’I Troya Yılı ilan etti…

Truva’nın ilk yaşayanları Türk’lerdir. Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan. Mustafa Kemal Atatürk: Truva’nın öcünü aldık, demiştir.

Çanakkale Geçilmez…

Dur Yolcu!

Bastığın Yerleri Toprak Diyerek Geçme Tanı, Düşün Altında Binlerce Kefensiz Yatanı…

Çanakkale Savaşı 8.5 ay Sürüyor…

253 bin Şehit veriyoruz, düşman 255 bin kayıp veriyor…

düşmanda imkan, Mehmetçik’te İMAN vardı… ALLAH onlardan razı olsun…

1-Avrupa’nın başlıca dağ silsilesi olarak bilinir.

2-Avrupa Kıtasının en yüksek noktası Mont-Blanc Alp dağlarında yer alır.

3-yaklaşık olarak kapladığı alan 330000 km’ye yakındır.

4-Dağlar Fransa, İtalya, İsviçre, Almanya, Avusturya arasında dağılmıştır.

5-Mont-Blanc dışında başlıca zirveleri; Fransa’da Barre des Ecrins (4103m),İtalya-İsviçre sınırı civarlarında Monte Rosa (4638m ve Matterhorn (4478m), İsviçre’nin Aare kütlesinde Jungfrau (4166m), Finsteraarhorn (4275m) ve Aletschhorn (4182m).

İtalya’da Gran Paradise (4061m)Graubünden ile İtalya arasında Bernina (4057m) ve son olarak Avusturya’da Ilohe Tauern’lerin en yüksek noktası olan Glockner (3798m).

6-Alplerden Avrupa’nın üç büyük akarsuyu doğar, bunlar Ren (Rhein) ile Rhöne, İsviçre Alplerinin merkezinden çıkar. Po akarsuyu ise Batı Alplerden başlar.

7-Alplerin tarihini, çevredeki ovalara kadar uzanan büyük buzulların oluşumunu tescil eder. Derinliği geniş tekne şeklinde kazdıkları büyük vâdilere ve içinde bugün İsviçre ve Kuzey İtalya göllerinin yerleştiği çanakları oluşturan bu buz tabakalarıdır.

8-Fransız Alplerinin güney kısmında yer alan vâdiler oldukça dardır, yumuşak olan kayalar içinde oyulmuş çanaklar da aşılması zor boğazlarla birbirlerinden kopmuştur.

9-Güneyde yer alan güneşli yamaçlar yaşamaya elverişlidir. Ekilebilecek türde tarlalar ve köyler, daha yukarılarda da çayırlar mevcuttur bu yamaçların özel isimleri vardır. Kuzeydeki yamaç oldukça soğuktur ve genellikle ormanlarla örtülüdür. Rüzgârın havayı bozmadığı derin vâdilerde kış aylarında soğuk hava toplanır, yazın da sisli olan bu çukurlarda ağır bir sıcak görülür; bazı durumlarda dağlar güneş ışınlarını kesmektedir.

10-O halde Alp iklimi çok değişkendir, birkaç kilometrede bir değişir.